ACC3 (Air Cargo or Mail Carrier operation into the Union from a Third Country Airport). Avrupa Birliği üye ülkelerine üçüncü ülkelerden taşınan her türlü kargo ve posta için Avrupa Birliği komisyon kararı ile istenen güvenlik standartlarını ifade eder. Gerek Avrupa Birliği ülkesi havayolu gerekse Avrupa Birliği dışındaki bir ülkenin havayolu olsun bu komisyon kararlarına tabii olacaktır. (Avrupa Birliği üye ülke havalimanlarından transit veya transfer kargo taşıyan havayolları da bu uygulamaya dahildir)
Avrupa Birliği komisyonu 25 Ağustos 2011 tarihinde “Comission Implementing Regulation (EU) No 859/2011” ile daha önce (EU) No 185/2010 komisyon kararlarını ile belirlenen güvenlik standartlarını tekrar gözden geçirip düzenleyerek Avrupa Birliği ülkelerine, diğer ülkelerden kargo ve posta taşıyacak olan havayollarının uyması gereken temel güvenlik standartlarını belirlediler. Aslında bunun 2002 yılına kadar uzanan bir tarihi var. Son hali ise belirttiğim şekilde 25 Ağustos 2011 tarihinde verilmiştir.
Bu uygulamanın amacı nedir?
Avrupa Birliği coğrafi sınırlarını hemen hemen çizdi. Aday ülkeler İzlanda, Hırvatistan, Makedonya, Karadağ ile potansiyel aday ülkeler Bosna Hersek, Arnavutluk, Sırbistan ve Kosova bu sınır içerisine dahil olabilirler. Bizim durumumuzun ise her iki tarafında kabul ettiği şekilde, ticari ortaklık dışında bir anlam ifade etmiyor. Avrupa Birliği bu coğrafi sınırları Ortadoğu’ya kadar uzatmak istemiyor haklı olarak. Bunun getireceği ekonomik ve sosyal katkıdan çok güvenlik dezavantajını düşünüyor. Güvenlik konusunda da en önemli sorun denizden (Akdeniz) ve karadan (Yunanistan ve Bulgaristan) birlik sınırlarını zorlayan mülteci akını ve terörist saldırılar. Kara ve deniz sınırlarında mülteciler için alınan güvenlik önlemleri aynı zamanda terörist saldırılara karşı da koruma sağlayabilir. (Yunanistan’ın Türkiye sınırına inşa ettiği duvar bu önlemlerden biri) Havayolunda mülteci tehlikesi tehdit edici boyutta değildir çünkü daha çıkış noktasında alınan önlemler (sıkı vize uygulamaları ve vizesiz çıkışın havalimanlarında neredeyse imkansız olması) bunu çok büyük oranda önlüyor. Havayolu ile oluşabilecek terör saldırılarının da aynı şekilde hava aracı henüz birlik sınırlarına ulaşmadan önlenmesi gerekiyor. Önce Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan 11 Eylül faciası ve ardından 2010 yılında yaşanan UPS olayı (Yemen Sanaa’dan Şikago’ya gönderilen bombaya dönüştürülmüş toner kartuşunun Londra’da tesbit edilmesi) Avrupa Birliği’ni bu konuda bir an önce önlem almaya itti. Amaç havayolu kargo servisi ile gelecek olan posta ve kargonun içerisinde tehlike oluşturabilecek herhangi bir eşyanın çıkış noktasında tesbit edilmesi ve uçağa yüklenmesinin önlenmesidir.
Uygulama dışında tutulan ülkeler hangileridir?
Bu uygulamadan muaf toplam 14 ülke bulunmaktadır. Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin ,Hong Kong, İsrail, Japonya,Yeni Zellanda, Singapur, Güney Kore ve Amerika Birleşik Devletleri “yeşil liste” tabir edilen güvenli ülkeler statüsüne alınmış ve bu ülkelerden gelecek posta ve kargolar bu uygulamadan muaf tutulacaklar. Bu listeye dahil edilen ülkeler ile ilgili açıklanan bir kriter yok, tamamen komisyonun kararı sonucu oluşturulmuş bir liste. Bizim neden bu listede bulunmadığımız konusunda da herhangi bir bilgi yok. Ancak tahmin edebileceğimiz gibi bu ülkelerin Avrupa Birliği üye ülkeleri ile olan siyasi ve ticari ilişkilerinin bu listeye şekil verdiği muhtemeldir. Listede bulunan Arjantin ve Brezilya’dan daha düşük seviyede güvenlik sistemimizin olduğu inandırıcı olmaz sanırım.
Uygulamanın genel çerçevesi nasıl?
Öncelikle ACC3 yani üçüncü ülkelerden Avrupa Birliği ülkelerine posta ve/veya kargo taşıyan havayolları kendi güvenlik programlarını Avrupa Birliği güvenlik standartlarına uydurmak zorundalar. İlk aşamada havayolları açıklanan kurallara uygun operasyon yaptıklarına dair taahhütnameyi (Avrupa Birliği’nin 25 Ağustos 2011 tarihli Comission implementing regulation No 859/2011’in attachment 6-H ekinde açıklandığı şekilde) 31 Ocak 2012 tarihine kadar belirtilen ilgili ülke otoritelerden birine teslim edecekler ve süreçten sorumlu olacak bir kişinin ismini de bildirecekler. Taşıdıkları kargo ve postalar Regulated agent, Known consignor ve Account consignorları tarafından x-ray yapılacak veya gerekli güvenlik kontrollerinden geçirilecek ve güvenlik durumları kargonun ekinde evraklarda belirtilecektir. Temmuz 2014 tarihine kadar da operasyon yapacaklarını beyan ettikleri üçüncü ülke havalimanlarındaki güvenlik uygulamaları bağımsız bir denetçi tarafından denetlenecektir. Yine aynı tarihe kadar kargo kabul ettikleri “Regulated agent”,”Known consignor” ve “Account consignor” ların ayrı ayrı onaylanması gerekmektedir. “Belirli” ülkelerden çıkış yapan veya onaysız değişikler yapılabilecek bazı kargolar farklı güvenlik uygulamalarına tabii olan “high risk” kargo sınıfına girecektir.
Avrupa Birliği’nin 25 Ağustos 2011 tarihli Comission implementing regulation No 859/2011’in attachment 6-G kısmında oluştrulması gereken güvenlik programının ana hükümleri ortaya konuyor. Buna göre oluşturulacak güvenlik planı dahilinde havayolları (tabii ki onların servis sağlayacıları) yetkilendirilmiş denetleme teşkilatları tarafından Temmuz 2014 tarihine kadar denetlenecekler ve onaylandıkları takdirde Avrupa Birliği üye ülkelerine posta ve kargo taşımalarına müsaade edilecektir.
Bizim açımızdan durum nedir?
Ülkemiz meydanlarından Avrupa Birliği üye ülkelerine posta ve kargo taşıyan tüm havayolu şirketleri (Avrupa Birliği üyesi ülkelerin şirketi olsun ya da olmasın) bu uygulama kapsamında. Burada önemli nokta tabii ki antrepolar ve oralardaki güvenlik önlemleri olacaktır. Çünkü MNG ve THY dışında hiçbir havayolunun entegre (antrepo-güvenlik-havayolu) sistemi yok. Onlar dahi güvenlik hizmetlerini dışalım yöntemi ile tedarik etmiş durumdalar. Dolayısıyla burada işin içerisine ihracatçı-havayolu-antrepo ve güvenlik şirketi girmekte.
Bizim için kritik olan ve asıl sorulması gereken soru neden bu uygulamadan muaf tutulan ülkeler listesinde olmadığımızdır. Avrupa Birliği sınırlarında olan, üye olmak için bir çok kriteri yerine getiren ve hali hazırda uyum sürecinde olan bir ülkenin bu uygulama kapsamında olması tartışılması gereken bir durumdur.
Ülkemizde havakargo ihracatının çok önemli bir kısmını Atatürk havalimanından yapılmakta ve burada da güvenlik standartlarının oturmuş olduğunu söyleyebiliriz. Tasiş sonrası özel antrepolara geçişin üzerinden geçen zaman içinde özel antrepolar bu yolda büyük mesafe kat ettiler. Dolayısıyla bizim ülke olarak o listede olmamız gerekir diye düşünüyorum. Bunun için ilgili bakanlıklar (Ulaştırma ve Dış Ticaret), havayolları ve hatta antrepo işletmecileri ortak bir çalışma yapmalılar.
Bunun dışında tabii istenilen güvenlik standartlarını yerine getirmek ve gerekli onayı almak için hazır olmak zorunda havayolları. Kesin olan bir şey var ki o da Avrupa Birliği’nin dayattığı bu yeni uygulama havayolları için ek bir maliyet kalemi oluşturacak.