İZMİR İHRACATI HAVALANIYOR
Ticaretin en önemli unsurlarından biri lojistiktir. Ulaşım ağınız ne kadar kuvvetliyse; pazarınız da o kadar çok oluyor. Son 5 yılda büyük aşama kaydeden hava kargo, İzmirli ihracatçıya da çağ atlatmayı başardı.
25.04.2018 Çarşamba

Tarihte at arabaları, deve kervanlarıyla başlayan lojistik yolculuğu, bugün hava kargoyla bambaşka bir noktaya taşındı. Hava taşımacılığın en büyük tercih sebebi; çok hızlı olması… Bu yöntemde hem ithalatçı bir an önce istediği ürüne kavuşuyor, hem de ihracatçı malını hızla satıp parasını daha çabuk alıyor. Bir de artık ağır tonajlardaki ürünlerde de navlun bedellerinin düşmesinden dolayı hava ulaşımı tercih ediliyor. Türkiye'nin bu alandaki en önemli lojistik şirketlerinden olan ve yıllardır Ege'de, bölge birinciliğini bırakmayan Yeditepe Kargo'nun Yönetim Kurulu Başkanı Alp Tuğhan, sektörün bugünkü geldiği noktayı anlattı.

 

“Her hafta İsrail’e kargo uçağı kalkıyor”

 

Hava yolu kargoculuğunda, biraz geç kalıp yarışta geriye mi düştük?

 

Geride kalmak değil de, biz pazarımızı genişletemedik. Yani bizdeki mantık, "Almanya'da amcam var, onun üstünden ihracat yapayım" şeklinde oldu yıllarca. Avrupa bize yakın olduğu için o pazardan kafamızı kaldırıp da diğerlerine çok bakmadık. Ulaşımı kolay olduğu için burayı tercih ettik. Tabii bozulabilir ürünleri güvenli taşıyabilmek için de geçmişte ancak orayı kendimize uygun gördük. Güvenli taşımada imkanlar geliştirilip, altyapı oluşturulduktan sonra ihracatçımız da diğer pazarları takibe aldı.

 

“İzmir, dünyaya açılan kapı olacak”

 

Amerika'da bunu denedik ve oradaki pazar payımız yüzde 140 arttı. Bu da hep hava taşımacılığının altyapısıyla oluşan bir şey. Bunda Türk Hava Yolları'nın da payı büyüktür. 226 destinasyona uçuyor, o kadar pazar payı sunuyor ve milli hava yolumuz. Gurur duyduğumuz bir durum bu. İhracatçımız da bu avantajı iyi kullandı. Biliyorsunuz; deniz taşımacılığında bazı şirketler iflas etti ve konteynerler limanlarda kaldı. Uçakta en uzak yer için Amerika desek, ürünleriniz 13 saat sonra Los Angeles Havalimanı'ndan teslim alınıyor. ABD gıda için çok geniş bir pazar. THY'nin HUB noktası İstanbul'dur ama İzmir'deki potansiyel direkt İsrail ve direkt Kuveyt şeklinde uçağı doldurma noktasına geldi. ABD'ye de bunu yapmayı istiyoruz. Bir yıldır her hafta İsrail'e İzmir'den bir uçak direkt gidiyor ve bu da haftalık olarak gıda ağırlıklı 40 ila 60 ton ağırlığındaki ürünün sevk edilmesi anlamına geliyor. İzmir'de yakın gelecekte adeta bir HUB noktası gibi dünyaya direkt açılan bir kapı olacak.

 

“Risk ve zaman faktörü en aza iniyor”

 

Hava taşımacılığıyla birlikte, İzmir ihracatının büyüyeceğini söyleyebilir miyiz?

 

Tabii söyleyebiliriz. Örneğin Ortadoğu'ya önceden karadan bir mal gönderebiliyordunuz. Şimdi o TIR'lar, Suriye'den nasıl geçecek? Ama hava taşımacılığını kullandığınızda hem risk faktörünü, hem de zaman dilimini en aza indirebiliyorsunuz. Pazarın ölmeden devamlılığının sağlandığını söyleyebiliriz.

 

“İzmir, 50. sıradan 3. sıraya yükseldi”

 

5 yıl önceyle bugünü kıyaslarsak ortaya ne çıkıyor?

 

İzmir'deki hava kargoyu 5 yıl öncesiyle kıyaslamayı şöyle söyleyeyim; Türk Hava Yolları bünyesindeki destinasyonlar arasında İzmir en çok sevkiyat yapılan 3. havalimanı. 5 yıl önce belki 50. sıradaydık. Aradaki farkı oradan tahayyül etmek lazım.

 

Yeditepe Lojistik, İzmirli ihracatçıların dünyaya açılmasında nasıl bir rol oynuyor?

 

Biz tüm dünyada network ağına sahibiz. Herhangi bir Türk ihracatçının ürününü, istediği ülkede, istediği adrese kadar teslimatını yapabilecek donanıma sahibiz. Firmalarla tüm dünya fuarlarını dolaşıyoruz. Fuarlarda ihracatçının müşterisiyle anlaşması sonrası ürünün teslimatının gündeme gelmesiyle birlikte devreye girip, yerinde sinerjiyle konunun herkesi memnun edecek şekilde çözülmesini sağlamaya çalışıyoruz.

 

“Taşımacılıkta en zor ürün, balık”

 

“PTT, Almanya’da olmalı”

 

Ege'de bölge birinciliğinizi biliyoruz ama bundan sonra Yeditepe olarak hedeflerinizde ne var?

 

Ege'deki birinciliğimizi elbette sürdürmek istiyoruz. Bununla birlikte Yeditepe, Türkiye genelinde ilk beşin içinde. Global networkler ile dövüşüyoruz. Dünyanın en büyük finans ve network ağlarının içinde ilk beşe giren ikinci Türk firmayız. Bu süreçte devlet tarafından da görülmek istiyoruz. Mesele PTT'nin Almanya'da bile ofisi yok. Devletin dünyanın farklı noktalarında olması lazım.

 

İzmir iş dünyası, dünyaya açılma konusunda ne kadar istekli ve hangi endişeleri taşıyor?

 

Her ihracatçı ürününü dünya pazarında görmek ister. Bunun maddi karşılığı olduğu gibi çok önemli bir manevi karşılığı da var. Tüm ihracatçıların da bu duyguyu beslediğini düşünüyorum. Tabii işin kâr-zarar hesabına baktığınızda her şeyi üretebiliriz ama üretimde kullanılacak olan malzemeyi dövizle dışarıdan alıyorsak, üreticimiz orada biraz dövize bağlı olarak zaman zaman kendini geri çekebiliyor.

 

Türk Hava Yolları ile birlikte hava kargoda hangi firmalar yer alıyor? Nasıl bir rekabet var?

 

Türk Hava Yolları'nın rakiplerini İzmir için söylemek gerekirse; Lufthansa, Pegasus, Atlas olarak görüyoruz. Pegasus ve Atlas sonuçta Türk bayrağı taşıdığı için THY'den sonra tercih ediliyor. Tabii Luhthansa da belli bir pazar payına ulaşmaya çalışıyor. Türk ihracatçısı için ne kadar çok alternatif olursa, o kadar iyi. Rekabet ihracatçının hem seçim şansını, hem de giderini azaltıyor.

 

“İhracatçımız, son tüketiciye doğrudan ulaşabilmeli”

 

Türk ihracatçısı için yeni ve önemli destinasyonlar olarak nereleri görüyorsunuz?

 

Öncelikle Amerika çok büyük bir pazar. Farklı eyalet ve şehirleriyle geniş ürün yelpazesini kaldırabilecek bir gücü var. Bir de insanların vizyonu geniş olmalı. Örneğin Amazon'da gıdayla ilgili bir çalışma var. İnsanlar sebzesinden balığına kadar internetten alıyor. Bir tane depo kiralayıp ürünlerin Amazon üstünden satılmasını istiyoruz. Yani hep bir ithalatçı çıksın, 5 ton mal alsın değil. Son tüketiciye hizmet vermek lazım. Oradaki ithalatçının insafına bağlı kalmadan ticaretimizi sürdürebilmeliyiz.

 

“Türk malına rağbet var”

 

Bunu sağlayabilmek için Türk ürünlerinin markalaşması, dünyada istenen düzeye ulaştı mı sizce?

 

Başta balık olmak üzere gıda için bunu söyleyebiliriz. Bakın yıllar önce ABD'de bir restoranda benim taşıdığım balık, önüme Yunan balığı diye geldi. “Bunu ben taşıdım. Türk balığı bu” dediğimde, karşı taraf, “Biliyoruz ama reklamı hep Yunan balığı diye yapıldığı için biz de öyle satıyoruz” dedi. Şimdi o algı kalktı. Artık Türk malı ürünler rağbet görmeye başladı. Bununla birlikte Güney Amerika'dan yıllarca insanlar korkmuştur; “Acaba ürünümün başına bir şey gelir mi, tahsilatta sıkıntı yaşar mıyım?” gibi soru işaretleri artık ortadan kalktı. Oralara da açılabiliyoruz.

 

“Pazara göre ürün geliştirmek lazım”

 

Hindistan, Pakistan, Malezya, Endonezya gibi ülkeler için ne düşünüyorsunuz?

 

Bunu bir örnekle açıklamak isterim. Bakın dünyanın en iyi levreğini ürettiniz diyelim. Gurmelerden tam not aldınız ve her şey dört dörtlük. Hintli adamın mutfağına bugüne kadar levrek girmediyse, o adamın damak tadı ona alışkın değilse, siz ne yaparsanız yapın o adam yine sazan yemeye devam edecektir. Yani biraz da pazara göre ürün geliştirmek lazım. Örneğin Dubai'de bizi neden sevdiler? Çünkü el işçiliğimiz çok iyi ve altın varaklı ürünler yapıyoruz ve bu da onlara hitap ediyor. Biraz talebe göre arzda bulunmak gerekiyor.

 

Silahın tehlikesi, balığın bozulma ihtimali var. Hangisini taşımak daha zor?

 

Bu soruya direkt balık cevabını veririm. Savunma sanayiinde tabii bir risk var ama gıda sonuçta hızlı tüketim ürünü ve insan sağlığı ile alakalı bir durum var ortada. Belli sağlık kontrollerinden geçiyor. Kendi bünyemizde su ürünleri mühendisi arkadaşlarımız çalışıyor. Ürünlerde belli kontrolleri yaptıktan sonra, THY'ye teslimi gerçekleştiriyoruz. Savunma sanayiinde de kendi güvenlik kadromuz var. Zaten bu tarz ürünlerde emniyetin bilgisi ve izni olmadan hareket edemiyoruz. Yol izinleri vs. her şey koordineli gidiyor. Bununla birlikte tüfeğin birkaç gün geç gitmesi sıkıntı yaratmıyor ama bir balığın iki gün geç gitmesi büyük sıkıntı. Çünkü ürünün son tüketiciye ulaşmadan imhası söz konusu olabilir ve bu da hem ihracatçıya, hem de ithalatçıya büyük zarar. O yüzden benim nazarımda gıda taşımacılığı biraz daha zor.

 

 

KANALBEN

Anahtar Kelimeler
Bu habere ilk yorum yapan siz olun!

Facebook Yorumlar

Yazarlar

Taner AKSOY

Ülkemizde Üniversite Mezunlarının İstidahımı ve Sektörümüzde* Durum

E-Dergi Son Sayımız