1-Bize kendinizden ve kariyerinizden bahsedebilir misiniz?

      1962 yılında doğdum; TED Ankara Koleji sonrası Orta Doğu Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü’nden 1985 yılında mezun oldum ve aynı üniversitede master yaptım.

     1988 yılında Koç Grubu’na yetiştirme elemanı olarak katıldım,   Ford Otosan’da satın alma mühendisi ve müdür yardımcısı olarak görev aldım.

     1994 yılında Ram Dış Ticaret A.Ş.’de proje müdürlüğü görevine geldim. Yurtdışındaki ilk otomotiv yatırımı SamKoçAuto’da proje koordinatörlüğü görevinde bulundum, son olarak Orta Doğu, Kuzey Afrika, Türkiye ve Rusya bölgesi otomotiv, endüstri ürünleri ve plastik hammadde dağıtım ve satışından sorumlu Genel Müdür Yardımcısı ve Ram Auto BV Orta Asya Ford Dağıtım Organizasyonu Yönetici Direktörü olarak görev aldım.

     Mayıs 2002 tarihinde; Koç Holding ve Hollanda TPG Grup ortaklığı TNT Lojistik ve Dağıtım Hizmetleri A.Ş.’de İş Geliştirme Direktörü olarak görevime devam ettim; Temmuz 2004 tarihinde TNT Lojistik ve Dağıtım Hizmetleri A.Ş.’de Genel Müdür oldum. TNT Lojistik’in Apollo Management tarafından alınma sürecindeki ekipte yer aldım, halen CEVA Lojistik Türkiye ve Balkanlar Genel Müdürü olarak görevime devam etmekteyim.

2- CEVA Lojistik’in tüm dünyadaki ve Türkiye’deki faaliyetlerinden bahsedebilir misiniz?

     Dünyanın dördüncü büyük kontrat lojistiği firmasıyız. 2000 yılından bu yana Türkiye’de uluslararası taşımacılıktan antrepoya, inbound operasyonlarından, ev teslimatına, çok ve dedike kullanıcılı depolamadan hafif üretime kadar birçok alanda faaliyet gösteriyoruz.

     CEVA Global’de ise ana hatlarıyla otomotiv-lastik, teknoloji, endüstriyel mamuller,  hızlı tüketim ve perakende sektörlerinde birçok farklı pazara hizmet veriyoruz.

    CEVA Türkiye olarak; otomotiv-lastik, madeni yağ, teknoloji ve dayanıklı tüketim, sağlık, endüstri, spor aletleri, oyuncak sektörleri olmakla birlikte Hızlı Tüketim Malları (FMCG) ağırlıklı. Bu dağılım bu yıl da geçerli. FMCG sektörü yine 3PL’e devretme yatkınlığı nedeni ile ön planda.

     Özellikle yazılım geliştirme açısından CEVA Lojistik Türkiye’nin geliştirdiği uygulamalar ve fonksiyonlar, dünyadaki benzerlerinden (müşteri ihtiyaçlarına uyum, esneklik, raporlama…) daha iyi durumdadır. Müşterilerimize sunduğumuz birçok özgün çözümü “in-house” olarak kendi içimize geliştirmekteyiz. CEVA Lojistik bünyesinde 30 kişilik bir yazılım ekibi bulundurmaktayız. Bunun yanında 70 ayrı noktada hizmet veren bir network ağını da yönetmekteyiz.

     2011 yılından itibaren her yıl 50-75 bin metrekare depo yatırımını hayata geçirmeyi planlıyoruz. Bu bağlamda 2012 yılında depo yatırımlarına 50 bin metrekarelik yeni bir depo yatırımımız daha olacak. Buna paralel olarak ‘Bilgi Teknolojileri’ ve ‘İnsan Kaynakları’ alanlarında da yatırımlar gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Ayrıca stratejik olarak da bu plan döneminde uluslararası alanda hava ve deniz taşımacılığına yoğunlaşacağız. Ortadoğu ve Orta Asya ülkeleri için yeni hatlar açmaya devam edeceğiz. 

3- CEVA Lojistik Türkiye’de faaliyete geçtiğinden bugüne kadar “Hava Kargo Taşımacılığında” nasıl bir grafik çizdi?

     CEVA Global olarak Dünya’nın önde gelen hava taşımacılık şirketlerinden biriyiz, hava kargo taşımacılığında da eksiksiz hizmet sunmak için çaba gösteriyoruz. Gümrük operasyonlarımızdan, her iki taraftaki yer hizmetlerine varan komple servisi, yine kendi entegre sistemimizde takip olanağıyla birlikte sunabiliyoruz. 

     CEVA olarak dünya üzerinde yüzlerce nokta için, dünyanın önde gelen ticari hava taşımacılığı şirketleriyle işbirliği yapmaktayız. Taşıdığımız büyük hacim sayesinde aldığımız en rekabetçi fiyatları, yer ve uçuş garantisi ile birleştirerek yine değerli müşterilerimize sunmaktayız. CEVA Lojistik olarak, Türkiye"de 1998’den bugüne IATA üyesi olarak hava kargo taşımacılığı faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.

4- Tahsis başvuruları yapılan, DHMİ’nin Atatürk Havalimanı için projelendirdiği yeni “Kargo Tesisi” ne bakış açınız nedir?

     Yeni Kargo Tesisi’nin çok faydalı olacağını düşünüyoruz. AHL’nın mevcut kapasitesi maalesef talebi karşılamaya yetmiyordu. Bu hem taşıyıcı firmalar olarak bizleri hem de hizmet verdiğimiz müşterilerimizi ciddi sıkıntıya sokuyor. DHMİ’nin yeni bir çözüm üretmesi konusunda herkes hemfikir. Projelendirilen yeni kargo tesisinin sektörde bir rahatlamaya yol açacağına inanıyoruz. Ekonomik açıdan hızla büyüyen ülkemizin, aynı doğrultuda artan hava kargo taleplerine kalıcı, modern ve kaliteli bir çözüm sunacağına inandığımız için bu yeni projenin biran önce hayata geçmesini diliyoruz.

5- Sizce Intermodal taşımacılıkta hava kargonun yeri nedir? Ülkemizde intermodal taşımacılık içinde hava kargonun kullanım opsiyonu nasıl değerlendirilmeli?

     Intermodal taşımacılık, yüklerin bir noktadan diğer bir noktaya aynı taşıma kabıyla birden fazla taşıma modunun ardı sıra kullanılarak taşınmasıdır. Avrupa Birliği"nin büyük desteğini alan intermodal taşımacılık karayoluna rakip ve daha düşük maliyetli taşıma olanağı sağlarken kendini yenileyen sistemler ile karayolu ile rekabet edebilecek temin sürelerine inmeyi başarmıştır. 

     Intermodal taşımacılık dendiğinde günümüzde daha fazla tren yolu taşımacılığının alternatif olarak yer aldığını görüyoruz ki özellikle Avrupa ile ülkemiz arasında yapılan intermodal taşımacılığın büyük kısmını da zaten tren+karayolu şeklinde organize edildiğini gözlemliyoruz. İntermodal taşımacılık hizmetinde havayolunu da kullanmak tabiki mümkün ama varış noktası Türkiye olan yüklemelerden ziyade, Türkiye’nin transit olarak kullanıldığı 3.ülke varışlı yüklemelerde daha makul bir çözüm olduğunu da söyleyebiliriz.

6- Sizce Türkiye, hava kargo taşımacılığı sektörünün sorunlarını gidermek ve fırsatları değerlendirmek için neler yapmalıdır?

     Havayolu taşımacılığı, küreselleşen dünya üzerinde her geçen gün daha önemli hale gelmektedir. Bunun farkına varan dünya devletleri de özelleştirmeler, serbestleştirme çalışmaları ve belirli ölçütlerde havayolu şirketlerine verdikleri desteklerle havayolu ulaşımını desteklemeye çalışmaktadır.

     Türkiye’de hava kargo taşımacılığı her yıl gelişiyor. Özellikle THY’nin dünya pazarındaki başarılı gidişatı, kargo taşımacılığını da olumlu olarak etkiliyor. Türkiye"nin stratejik coğrafik konumu, ülkemizi çok önemli bir ‘transit ticaret noktası’ haline getiriyor. Bu sebeple kargo pazarına baktığımızda Türkiye’yi sadece bir çıkış veya varış noktası olarak görmemek gerektiğini düşünüyorum. Orta Asya, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu göz önünde bulundurarak, çok çeşitli kombine taşıma yöntemleri açısından bir HUB olan Türkiye’nin çok daha fazla tercih edilerek,  dünya pazarında çok daha güçlü bir konuma geleceğine inanıyorum.  

     Yılda ortalama yüzde 5 büyüyen hava kargo taşımacılığı sektörün büyümesine karşın yatırımlar konusunda sıkıntı yaşamaktadır. Türkiye’de hava kargo taşımacılığına yönelik artan talebi karşılayacak şekilde yatırım yapmanın öncelikle şart olduğunu düşünüyorum. Örneğin Atatürk Havalimanı’nda yılda yaklaşık olarak 900 ton kargo taşınıyor. Her yıl bu oran artmasına rağmen kapasite arttırılmazsa verilen hizmetin hem kalitesi düşer hem de niteliği azalır.

     Hava kargo taşımacılığının tercih edilmesinde hız en önemli nedenken, gümrük işlemlerinin taşıma süresinden daha uzun sürmesi ve gümrük işlemlerinin gecikmesinden kaynaklanan aksaklıklar sorun oluşturabiliyor. Bu sorunların çözülmesi için IT yatırımlarının yapılması ve hava limanlarında bekleme süresinin azaltılması için gerekli yatırımların yapılması gerekiyor.

     Lojistik sektörünün her alanında olduğu gibi havayolunda da nitelikli iş gücü eksikliği görülüyor. Diğer taşıma modlarına nazaran havayolunda bir elleçleme işleminin yapılması için bile yeri geldiğinde eğitimli personel olması gerekiyor. Ayrıca yer hizmeti veren kuruluşlarında operasyonel eksiklikleri ve tehlikeli madde elleçlemesi ile alakalı almaları gereken sertifikalara sahip olması ve personelin devamlı eğitilme gerekliliği de artı bir maliyet yüklüyor.

    Hava kargo taşımacılığı, yatırımlar yapılmaya devam edilirse ülkemizde daha fazla gelişme gösterecek ve yaşanan aksaklıklar en aza inecektir, diye düşüyorum.